E-ISSN: 1308-5263
Turk J Hematol: 38 (3)
Volume: 38  Issue: 3 - 2021
Hide Abstracts | << Back
RESEARCH ARTICLE
1.Association of Immune Thrombocytopenia and Celiac Disease in Children: A Retrospective Case Control Study
Angela Guarina, Maddalena Marinoni, Giuseppe Lassandro, Paola Saracco, Silverio Perrotta, Elena Facchini, Lucia Dora Notarangelo, Giovanna Russo, Paola Giordano, Francesca Romano, Giuseppe Bertoni, Chiara Gorio, Gabriela Boscarol, Milena Motta, Marco Spinelli, Angelica Barone, Marco Zecca, Francesca Compagno, Saverio Ladogana, Angela Maggio, Maurizio Miano, Gianluca DellOrso, Elena Chiocca, Ilaria Fotzi, Angela Petrone, Assunta Tornesello, Irene D’Alba, Silvia Salvatore, Maddalena Casale, Giuseppe Puccio, Ugo Ramenghi, Piero Farruggia
doi: 10.4274/tjh.galenos.2021.2021.0128  Pages 175 - 180
Amaç: İmmün trombositopeni (İTP) ve çölyak hastalığı (ÇH) arasındaki ilişki hala belirsizliğini korumaktadır. Bu çalışmanın amacı İtalyan
çocuklarında bu iki hastalık arasındaki ilişkiyi ortaya koymaktır.
Gereç ve Yöntem: Bu çalışma, 1 Ocak 2000’den 31 Aralık 2019’a kadar İTP tanısına ek olarak ÇH tanısı alan 28 çocuğun araştırıldığı geriye dönük çok merkezli bir çalışmadır.
Bulgular: Hastaların %57,1’inde ilk tanı İTP ve %32,1’inde ÇH idi. Üç hastada (%10,7) iki tanı aynı anda konulmuştu. Kohortumuzdaki tüm potansiyel ve sessiz ÇH olguları “önce İTP” ve “eşzamanlı tanı” gruplarında teşhis edildi. Tüm çocuklarda İTP hafifti ve ÇH tanısı sırasında trombositopenisi devam eden 8 çocuktan 2’sinde, glutensiz diyete başladıktan sonra sırasıyla 3 ve 5 ayda trombosit sayılarında normalleşme (>100.000/μL) görüldü.
Sonuç: Bu çalışma İTP’li çocuklarda gastrointestinal semptomların varlığına bakılmaksızın ÇH taramasının yapılması gerektiğini düşündürmektedir. Bazı hastalarda trombosit sayılarının glutensiz bir diyete başladıktan sonra düzelebileceği akılda bulundurulmalıdır.
Objective: The association between celiac disease (CD) and immune thrombocytopenia (ITP) is still uncertain. The aim of this study was to characterize the coexistence of these two diseases in Italian children.
Materials and Methods: This is a retrospective multicenter study investigating the occurrence of CD in 28 children with ITP diagnosed from January 1, 2000, to December 31, 2019.
Results: The first diagnosis was ITP in 57.1% and CD in 32.1% of patients. In 3 patients (10.7%), the two diagnoses were simultaneous. All the potential and silent cases of CD in our cohort were diagnosed in the groups of “ITP first” and “simultaneous diagnosis”. In all children ITP was mild, and in 2 out of 8 not recovered from ITP at the time of CD diagnosis a normalization of platelet counts (>100,000/μL) occurred 3 and 5 months after starting a gluten-free diet, respectively.
Conclusion: We think that screening for CD should be considered in children with ITP regardless of the presence of gastrointestinal symptoms. Furthermore, some patients may recover from ITP after starting a gluten-free diet.

2.Comparison of Splenectomy and Eltrombopag Treatment in the Second-Line Treatment of Immune Thrombocytopenic Purpura
Mehmet Can Uğur, Sinem Namdaroğlu, Esma Evrim Doğan, Esra Turan Erkek, Nihan Nizam, Rafet Eren, Oktay Bilgir
doi: 10.4274/tjh.galenos.2021.2021.0216  Pages 181 - 187
Amaç: Primer immün trombositopeni (İTP), izole trombositopeni ile karakterize, edinsel bir otoimmün hastalıktır. Birinci basamak tedaviler otoantikorları ve trombosit yıkımını inhibe etmeye odaklanırken, ikinci ve üçüncü basamak tedaviler arasında splenektomi ve trombopoietin reseptör agonistleri bulunur. Bu çalışmada, İTP’de ikinci basamak tedaviler olarak splenektomi ve eltrombopagın etkinlik vetoksisitelerinin karşılaştırılması amaçlanmıştır.
Gereç ve Yöntem: 2015-2020 yılları arasında İTP tanısı alan ve takip edilen hastaları retrospektif olarak analiz ettik. Splenektomi yapılan ve 2. veya daha ileri basamaklarda eltrombopag tedavisi alan hastalar çalışmaya dahil edildi. Alt grup analizleri için, hastalar ikinci veya üçüncü tedavi hattında eltrombopag alıp almadıklarına göre gruplandırıldı.
Bulgular: Splenektomi grubunda 38 hasta, eltrombopag grubunda 47 hasta vardı. Splenektomi ve eltrombopag gruplarındaki hastaların ortalama yaşı sırasıyla 43,2 ve 50,5’di. Splenektomi kolunda yanıt süresi anlamlı olarak daha kısaydı (p=0,001). Bununla birlikte, 3., 6., 12. ve 24. aylardaki yanıt oranları, toplam yanıt süresi ve yan etkiler açısından gruplar arasında istatistiksel olarak anlamlı fark bulunmadı. Birinci, 3., 6., 12. ve 24. aylardaki yanıt oranları ve toplam yanıt süresi, eltrombopag alt grupları arasında istatistiksel olarak anlamlı değildi. Eltrombopag tedavisi medyan 54,1 ay (1-151) sonra 20 hastada kesildi. Bunlardan 12 hastada (%60) yanıt kaybı yaşanmadı.
Sonuç: Splenektomi ve eltrombopag kolları karşılaştırıldığında yanıt alma süresi splenektomi lehine olsa da, genel yanıt oranları ve 2. yıldaki
yanıt oranları dikkate alındığında bu avantaj ortadan kalkmaktadır. İkinci veya 3. basamak tedavide eltrombopag kullanılması, yanıt alma süresi açısından herhangi bir fark oluşturmamaktadır.
Objective: Primary immune thrombocytopenia (ITP) is an acquired autoimmune disease characterized by isolated thrombocytopenia. While first-line treatments focus on inhibiting autoantibodies and platelet destruction, second- and third-line treatments include splenectomy and thrombopoietin receptor agonists. In this study, we aimed to compare the efficiency and toxicities of splenectomy and eltrombopag as second-line treatments in ITP.
Materials and Methods: We retrospectively analyzed patients who were diagnosed with ITP and followed between 2015 and 2020. Patients who underwent splenectomy or received eltrombopag treatment as second-line or further therapy were included. For subgroup analyses, patients were further stratified according to whether they received eltrombopag in the second or third line of treatment.
Results: There were 38 patients in the splenectomy group and 47 patients in the eltrombopag group. The mean age of patients in the splenectomy and eltrombopag groups was 43.2 and 50.5 years, respectively. Time to response was significantly shorter in the splenectomy arm (p=0.001). However, response rates at the 3rd, 6th, 12th, and 24th months did not exhibit a statistically significant difference between groups; nor did total duration of response and adverse events. Response rates at the 1st, 3rd, 6th, 12th, and 24th months and the total duration of response did not exhibit a statistically significant difference between eltrombopag subgroups. Eltrombopag treatment was ceased for 20 patients after a median of 54.1 months (range: 1-151). Among them, 12 patients (60%) did not experience a loss of response.
Conclusion: Comparing the splenectomy and eltrombopag arms, even though time to achieve response was in favor of the splenectomy group, this advantage disappeared when overall response rates and response rate at the 2nd year were considered. Using eltrombopag in the second or third line of therapy does not yield any difference in terms of time to achieving response.

3.Clinical Characteristics and Optimal Therapy of Acute Myeloid Leukemia with Myelodysplasia-Related Changes: A Retrospective Analysis of a Cohort of Chinese Patients
Lei Wang, Xiaoxia Chu, Jingyao Wang, Licai An, Yinghui Liu, Li Li, Junqing Xu
doi: 10.4274/tjh.galenos.2021.2021.0009  Pages 188 - 194
Amaç: Bu çalışma, 2016 Dünya Sağlık Örgütü sınıflamasına göre myelodisplazi ilişkili değişiklikler gösteren akut myeloid löseminin (AML-MRC) klinik özelliklerini ve 60-75 yaş arası AML-MRC hastalarında tercih edilen tedaviyi araştırmayı amaçlamıştır.
Gereç ve Yöntem: AML-MRC’li 190 hasta ve başka şekilde tanımlanmamış AML’li (AML-NOS) 667 hasta arasındaki klinik farklılıkları geriye dönük olarak analiz ettik. Ayrıca 60-75 yaş arası AML-MRC’li hastalar arasında farklı terapötik rejimleri karşılaştırdık.
Bulgular: AML-NOS ile karşılaştırıldığında, AML-MRC’li hastalar, daha kötü genel sağkalım (GS) (9,22’ye karşı 13,6 ay; p<0,001) ve daha düşük tam remisyon oranları ile (%65,3’e karşı %76,2; p=0,005) önemli ölçüde farklı klinik özelliklere sahipti. Tüm grup (hem AML-MRC hem de AML-NOS’li hastalar) için yapılan çok değişkenli analiz, AML-MRC’nin bağımsız prognostik faktör olduğunu gösterdi (p=0,002). AML-MRC’li 190 hasta için yapılan ek çok değişkenli analiz, yaşın (p<0,001) ve laktat dehidrogenaz düzeyinin (p=0,031) bağımsız prognostik faktör olduğunu gösterdi. IA/DA rejimi [idarubisin ve sitarabin (IA) veya daunorubisin ve sitarabin (DA)] ile karşılaştırıldığında, DAC+CAG rejimi [desitabin ve yarım doz CAG rejimi (sitarabin, aklarubisin ve granülosit koloni uyarıcı faktör)] 60-75 yaş arası ve olumsuz risk grubuna dahil olan hastalarda daha iyi GS ile ilişkili (4,5’e karşı 6,2 ay; p=0,021) bulundu.
Sonuç: AML-MRC olguları, AML-NOS’ye kıyasla daha kötü klinik sonuçlar sergilemiştir. IA/DA rejimi ile karşılaştırıldığında, DAC+CAG rejimi, olumsuz risk grubundaki 60-75 yaş AML-MRC’li hastalar için optimal seçim olarak bulunmuştur.
Objective: This study aimed to investigate the clinical characteristics of acute myeloid leukemia with myelodysplasia-related changes (AMLMRC)
according to the 2016 World Health Organization classification and the preferred therapy for patients with AML-MRC aged 60-75 years.
Materials and Methods: We retrospectively analyzed differences in clinical data among 190 patients with AML-MRC and 667 patients with AML not otherwise specified (AML-NOS). We also compared different therapeutic regimens among patients with AML-MRC aged 60-75 years.
Results: Compared with AML-NOS, patients with AML-MRC had significantly different clinical characteristics as well as worse overall survival (OS) (9.2 vs. 13.6 months; p<0.001) and complete remission rates (65.3% vs. 76.2%; p=0.005). Multivariate analysis performed for the whole group (patients with both AML-MRC and AML-NOS) showed that AML-MRC was the independent prognostic factor (p=0.002). Additional multivariate analysis performed for 190 patients with AML-MRC indicated that age (p<0.001) and lactate dehydrogenase (p=0.031) were independent prognostic factors. Compared with the IA/DA regimen [idarubicin and cytarabine (IA) or daunorubicin and cytarabine (DA)], the DAC+CAG regimen [decitabine and half-dose CAG regimen (cytarabine, aclarubicin, and granulocyte colony-stimulating factor)] was associated with better OS (4.5 vs. 6.2 months; p=0.021) in patients aged 60-75 years and categorized into the unfavorable risk group.
Conclusion: AML-MRC cases exhibited worse clinical outcomes compared to AML-NOS. Compared to the IA/DA regimen, the DAC+CAG regimen was the optimal choice for patients with AMLMRC in the unfavorable risk group and aged 60-75 years.

4.Hematopoietic Stem Cell Transplantation for Patients with Paroxysmal Nocturnal Hemoglobinuria with or without Aplastic Anemia: A Multicenter Turkish Experience
Fergün Yılmaz, Nur Soyer, Güldane Cengiz Seval, Sinem Civriz Bozdağ, Pervin Topcuoğlu, Ali Ünal, Leylagül Kaynar, Gökhan Özgür, Gülsan Türköz Sucak, Hakan Göker, Mustafa Velet, Hakan Özdoğu, Mehmet Yılmaz, Emin Kaya, Ozan Salim, Burak Deveci, İhsan Karadoğan, Güray Saydam, Fahri Şahin, Filiz Vural
doi: 10.4274/tjh.galenos.2021.2021.0105  Pages 195 - 203
Amaç: Paroksismal noktürnal hemoglobunüri (PNH) hastalarının tedavisinde kompleman sisteminin değişik basamaklardaki inhibisyonu umut vadedici bir tedavi yöntemidir. Ancak hastalığın belirti ve bulgularını kontrol etmekte etkin bir tedavi yöntemi olsa da küratif bir tedavi seçeneği değildir. Özellikle kompleman inhibisyonuna rağmen devam eden hemolizi, replasman ihtiyacı ve kemik iliği yetmezliği ile birlikteliği olan hasta grubunda halen tek küratif tedavi seçeneği allojeneik kök hücre naklidir (KHN). Bu çalışmamızda aplastik anemi ile birlikteliği olan (PNH-AA) ve olmayan PNH hastalarında yapılmış allojeneik KHN’nin sonuçlarını değerlendirmeyi amaçladık.
Gereç ve Yöntem: On ayrı merkezde PNH/PNH-AA tanısı olup allojeneik KHN yapılan toplam 35 hasta retrospektif olarak tarandı.
Bulgular: On altı (%45,7) PNH ve 19 (%54,3) PNH-AA hastası çalışmaya dahil edildi. Hastaların ortanca yaşı 32 (18-51) idi. Hastalardaki sağkalım analizlerine baktığımızda; 2 yıllık genel sağkalım (GS) ve graft versus host hastalıksız ve graft yetmezliksiz sağkalım (GFFS) oranları sırasıyla %81,2 ve %78,1 idi. İki yıllık sağkalım PNH ve PNH-AA hastalarında sırasıyla %81,3 ve %79,9 olarak hesaplandı ve gruplar arasında istatistiksel bir fark tespit edilmedi (p=0,87). Tam uyumlu akraba donör ve tam uyumlu akraba dışı donör alt grupları karşılaştırıldığında 2 yıllık OS ve GFFS oranlarında istatistiksel fark gözlenmedi.
Sonuç: Seçilmiş PNH ve PNH-AA hasta grubunda akraba veya akraba dışı tam uyumlu donör ile yapılan allojeneik KHN uygun bir seçenektir.
Özellikle refrakter hemolizi ve replasman ihtiyacı devam eden ve kemik iliği yetmezliği bulguları olan hasta grubunda allojeneik KHN bir tedavi seçeneği olarak değerlendirilmelidir.
Objective: Although inhibition of the complement system at different steps is a promising therapy modality in patients with paroxysmal nocturnal hemoglobinuria (PNH), allogeneic hematopoietic stem cell transplantation (HCT) is still the only curative therapy, especially for patients with intractable hemolysis or bone marrow failure. The aim of this study is to evaluate the outcomes of allogeneic HCT in PNH patients with aplastic anemia (PNH-AA) or without.
Materials and Methods: Thirty-five PNH/PNH-AA patients who were treated with allogeneic HCT in 10 transplantation centers in Turkey were retrospectively analyzed.
Results: Sixteen (45.7%) and 19 (54.3%) patients were diagnosed with classical PNH and PNH-AA, respectively. The median age of the patients was 32 (18-51) years. The 2-year overall survival (OS) rate and rate of graft-versus-host disease-free, failure-free survival (GFFS) was 81.2% and 78.1%, respectively. The 2-year OS in cases of classical PNH and PNH-AA was 81.3% and 79.9%, respectively (p=0.87), and 2-year GFFS in cases of PNH and PNH-AA was 79% and 76% (p=0.977), without statistical significance. The OS and GFFS rates also did not differ between transplantations with matched sibling donors (MSDs) and matched unrelated donors (MUDs).
Conclusion: Allogeneic HCT with MSDs or MUDs is a good option for selected patients with classical PNH and PNH-AA. In particular, patients with debilitating and refractory hemolysis and patients with bone marrow failure might form an excellent group of candidates for allogeneic HCT.

5.Prediction of Stem Cell Mobilization Failure in Patients with Hodgkin and Non-Hodgkin Lymphoma
Haluk Demiroğlu, Rafiye Çiftçiler, Yahya Büyükaşık, Hakan Göker
doi: 10.4274/tjh.galenos.2020.2020.0409  Pages 204 - 210
Amaç: Otolog kök hücre transplantasyonu (OKHT), relaps/refrakter lenfoma hastaları için önemli ve potansiyel olarak küratif bir tedavi yöntemidir. Yetersiz mobilizasyon ve periferik kök hücrelerin toplanması OKHT’nin gerçekleştirilmesi için büyük bir engel olabilir. Bu çalışmanın amacı lenfoma hastalarında mobilizasyon başarısızlığını etkileyebilecek faktörleri değerlendirmektir.
Gereç ve Yöntem: Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Kemik İliği Nakil Merkezi’nde 2000-2018 yılları arasında Hodgkin ve non-Hodgkin lenfoma tanısı alan ve sonrasında kök hücre mobilizasyonu yapılan 87 hasta değerlendirildi.
Bulgular: Bu çalışmaya toplam 87 hasta dahil edildi. Seksen yedi hastanın 66’sında (%75,9) ilk mobilizasyon denemesi başarılı oldu. 66 hastada (9,5±8,1) ilk aferezde yeterli (≥2x106/kg) CD34+ hücre toplandı. Seksen yedi kişiden 21’i (%24,1) için ilk mobilizasyon denemesi başarısız oldu. Bu nedenle bu hastalara pleriksafor ile (5,5±3,3) ikinci bir mobilizasyon denemesi yapıldı. İlk mobilizasyonda başarılı olan hastalarda CD34+ hücre sayısı anlamlı olarak yüksekti (p=0,002).
Sonuç: Mobilizasyon öncesi trombosit sayısı yüksek olan hastalarda ve kemoterapi bazlı mobilizasyon protokolleri alan hastalarda ilk mobilizasyon denemesinin başarı oranı daha yüksek bulundu. İlk denemede mobilizasyon başarısızlığı olan hastalarda daha sonraki
mobilizasyonda pleriksafor kullanılmış ve bu hastalarda OKHT için yeterli miktarda kök hücre mevcuttu. Mobilizasyon başarısızlığını öngören parametreler, ilk mobilizasyon girişimi sırasında bu tür ajanların önleyici, daha uygun maliyetli kullanımına izin verecektir; ancak, mobilizasyon başarısızlığı için risk faktörleri hala net değildir.
Objective: Autologous stem cell transplantation (ASCT) is a significant and potentially curative treatment modality for patients with relapsed/refractory lymphoma. Insufficient mobilization and harvest of peripheral stem cells can be a major obstacle for performing ASCT. The aim of this study was to evaluate the factors which might influence mobilization failure in patients with lymphoma.
Materials and Methods: Eighty-seven patients with diagnosed non-Hodgkin and Hodgkin lymphoma who underwent stem cell mobilization after at Hacettepe University Medical School, Bone Marrow Transplantation Center, Turkey, between the years of 2000 and 2018 were evaluated.
Results: A total of 87 patients were included in this study. In 66 of 87 patients (75.9%) first mobilization trial was successful. Adequate (≥2 × 106/kg) CD34+ cells were collected at first apheresis in 66 patients (9.5±8.1). In 21 of 87 (24.1%) first mobilization trial was unsuccessful. Therefore, a second mobilization trial was made to these patients with plerixafor (5.5±3.3). The number of CD34+ cell was significantly higher in patients who were successful in the first mobilization (p=0.002).
Conclusion: The success rate of the first mobilization trial was found to be higher in patients with high platelet counts before mobilization and patients who received chemotherapy-based mobilization protocols. In the patients who had mobilization failure in the first trial, plerixafor was used in a later mobilization, and those patients had an adequate amount of stem cells for ASCT. Parameters predicting mobilization failure would allow for preemptive, more cost-effective use of such agents during the first mobilization attempt; however, risk factors for mobilization failure are still not clear.

6.Evaluation of a Generic Bortezomib Molecule in Newly Diagnosed Multiple Myeloma Patients
Sinan Mersin, Ayfer Gedük, Özgür Mehtap, Pınar Tarkun, Serkan Ünal, Merve Gökçen Polat, Kemal Aygün, Emel Merve Yenihayat, Hayrunnisa Albayrak, Abdullah Hacıhanefioğlu
doi: 10.4274/tjh.galenos.2021.2020.0555  Pages 211 - 217
Amaç: Sürekli artan sağlık harcamaları jenerik moleküllerin kullanımına yol açmaktadır ve bortezomibin jenerik molekülleri uzun süredir kullanılmaktadır. Bu çalışmanın amacı, yeni tanı konmuş multipl myelom (MM) hastalarında jenerik bortezomibin etkinliğini, yan etkilerini ve güvenilirliğini retrospektif olarak incelemektir.
Gereç ve Yöntem: Tek merkezli çalışmamızda birinci veya ikinci basamak tedavide dört kür bortezomib alan 95 hastanın verileri geriye dönük olarak incelendi. Tedavi yanıtları, yan etkiler ve progresyonsuz sağkalım (PFS) oranları hesaplandı ve karşılaştırıldı.
Bulgular: Doksan beş hastanın 42’si orijinal molekülü, 53’ü eşdeğer molekülü kullanmıştır. Epidemiyolojik veriler, MM tipleri, genetik risk grupları, tanı anındaki laboratuvar değerleri ve bortezomib tedavi sıraları (birinci sıra veya ikinci sıra olarak) değerlendirildiğinde iki grup arasında istatistiksel fark olmadığı izlendi. Uluslararası Myelom Çalışma Grubu kriterlerine göre yanıt oranları değerlendirildiğinde anlamlı bir fark bulunmadı (p=0,42). Kısmi yanıt ve daha yüksek yanıt oranları benzerdi (%81’e karşı %79,2, p=0,84). PFS süreleri orijinal molekül için 42,8 ay ve eşdeğer molekül için 37,8 ay olarak hesaplandı (p=0,68). Yan etkiler tüm hastaların %44,2’sinde görüldü ve en sık görülen yan etkiler nöropati, sitopeni ve enfeksiyondu. Bu yan etkilerin görülme oranları iki grupta benzerdi (p=0,55).
Sonuç: Bu retrospektif çalışma, kapsamı sınırlı olmakla birlikte, orijinal bortezomib molekülünü eşdeğeri ile karşılaştıran ilk çalışmadır. Tedavi
yanıtları, PFS veya yan etkiler açısından iki grup arasında istatistiksel fark izlenmemiştir. Ancak geniş çaplı değerlendirmeler bu konuda
daha fazla veri elde edilmesine yardımcı olacaktır.
Objective: Constantly increasing health expenditures lead use of generic molecules and generics of bortezomib have been used for a long time. The aim of this study is to retrospectively examine the effectiveness, side effects and reliability of generic bortezomib in newly diagnosed multiple myeloma (MM) patients.
Materials and Methods: The data of 95 patients who received four cycles of bortezomib as a first- or second-line therapy in a single center were retrospectively recorded. Treatment responses, side effects and progression free survival (PFS) rates have been calculated and compared.
Results: Of the 95 patients, 42 used the original and 53 used the generic molecule. Epidemiological data, MM types, genetic risk groups, laboratory values at diagnosis and bortezomib treatment lines (as a first line or second) were evaluated, and there was no statistical difference between the two groups. When the response rates were evaluated with International Myeloma Working Group (IMWG) criteria, there were no significant difference (p: 0,42). Partial response (PR) and above response rates were similar (%81 vs %79,2 p: 0,836). PFS values were 42.8 months in the original and 37.8 months in the generic molecule group (p: 0,68). Side effects were seen in 44,2% of patients, and the most common side effects were neuropathy, cytopenias and infections. They were similar in both groups (p: 0,67).
Conclusion: Although this retrospective study is limited, it is the first study comparing the original molecule of bortezomib with its generic. There was no statistical difference between the two groups in terms of treatment responses, PFS times and side effects. However, large-scale evaluations can help obtain healthier data on this subject.

BRIEF REPORT
7.Post-Marketing Analysis of Peripheral Neuropathy Burden with New-Generation Proteasome Inhibitors Using the FDA Adverse Event Reporting System
Syeda A. Mina, Ibrahim Muhsen, Ethan Burns, Humaira Sarfraz, Sai Ravi Pingali, Jiaqiong Xu, Shahrukh K. Hashmi
doi: 10.4274/tjh.galenos.2021.2021.0052  Pages 218 - 221
Proteozom inhibitörleri (Pİ) multipl myelom tedavilerinin integral parçalarındandır. Çevresel nöropatiler (ÇN) Pİ’nin iyi bilinen bir sonucudur, bortezomib (BTZ) gibi önceki jenerasyonlarla daha sık bildirilmiştir. Yeni jenerasyon PI olan karfilzomib (KFZ) ve iksazomib (IZB) ile gelişen ÇN riskini vurgulayan çalışmalar yetersizdir. Bu çalışmada, Gıda ve İlaç İdaresi Olumsuz Olay (OO) Raporlama Sistemini (FAERS) kullanarak her üç PI ile karşılaşılan ÇN raporları değerlendirildi. Sinyal orantısızlık analizi, raporlama olasılık oranı (ROO) %95 güven aralığı (GA) kullanılarak yapıldı. ÇN; KFZ, IZB, BTZ ile sırasıyla OO’nun toplamında %2,1, %5,0, ve %10,9’unda rapor edilmişti. BTZ, KFZ, ve IZB’ye ikincil ÇN için ROO (%95 GA) sırasıyla 34,10 (32,76-35,49), 6,37 (5,50-7,37), ve 14,97 (13,63-16,44) idi. KFZ ve IZB ile, BTZ ile karşılaştırıldığında daha az ÇN rapor edilmişti, ROO sırasıyla 0,19 (0,16-0,22) ve 0,48 (0,43-0,54) idi.
Proteasome inhibitors (PIs) are an integral component of multiple myeloma therapies. Peripheral neuropathy (PN) is a well-known consequence of PIs, most frequently reported with earlier generations such as Bortezomib (BTZ). There is a paucity of data highlighting the risk of developing PN in the newer generation PIs Carfilzomib (CFZ) and Ixazomib (IZB). This study queried reports of PN reported with all three PIs using the Food and Drug Administration (FDA) Adverse Event (AE) Reporting System (FAERS). Signal disproportionality analysis was reported using a reporting odds ratio (ROR) and 95% confidence interval (CI). PN was reported in a total of 2.1%, 5.0%, and 10.9% of AE with CFZ, IZB, and BTZ, respectively. The ROR (95% CI) for peripheral neuropathy secondary to BTZ, CFZ, and IZB was 34.10 (32.76-35.49), 6.37 (5.50- 7.37), and 14.97 (13.63-16.44) respectively. Compared to BTZ, CFZ and IZB have a lower rate of reported PN, with RORs of 0.19 (0.16-0.22) and 0.48 (0.43-0.54), respectively.

IMAGES IN HEMATOLOGY
8.Extremity Necrosis Due to Intrauterine Arterial Ischemia
Serdar Beken, Kerim Sarıyılmaz, Eda Albayrak, Arzu Akçay, Ayşe Korkmaz
doi: 10.4274/tjh.galenos.2020.2020.0530  Pages 222 - 223
Abstract | Full Text PDF

9.Myeloid Sarcoma Involving the Testicular Vein
Nuh Filizoğlu, Salih Özgüven
doi: 10.4274/tjh.galenos.2020.2020.0436  Pages 224 - 225
Abstract | Full Text PDF

10.Giant Cell Arteritis with Concomitant Chronic Myelomonocytic Leukemia
Mert Öztaş, Ilkın Muradov, Abdülkadir Erçalışkan, Ahu Senem Demiröz, Şebnem Batur, Ahmet Emre Eşkazan, Serdal Uğurlu
doi: 10.4274/tjh.galenos.2020.2020.0357  Pages 226 - 227
Abstract | Full Text PDF

LETTER TO EDITOR
11.Flower-Like Plasma Cell: A Comment
Smeeta Gajendra
doi: 10.4274/tjh.galenos.2021.2021.0230  Pages 228 - 229
Abstract | Full Text PDF

12.Myeloma and Cystoisospora belli
Pathum Sookaromdee, Viroj Wiwanitkit
doi: 10.4274/tjh.galenos.2021.2021.0356  Pages 229 - 230
Abstract | Full Text PDF

13.Lenalidomide Combined with Interferon α-1b and Interleukin-2 in the Treatment of 21 Cases of Acute Myeloid Leukemia
Cheng Cheng, Ruihua Mi, Dongbei Li, Lin Chen, Xudong Wei
doi: 10.4274/tjh.galenos.2021.2021.0050  Pages 230 - 232
Abstract | Full Text PDF

14.Shoulder-Pad Sign in a Case of Amyloidosis Associated with Myeloma
Ceren Uzunoğlu, Tayfur Toptaş, Yıldız İpek, Fatma Arıkan, Fergün Yılmaz, Tülin Tuğlular
doi: 10.4274/tjh.galenos.2021.2021.0630  Pages 233 - 234
Abstract | Full Text PDF

15.Sweet Syndrome Associated with Ixazomib
İrfan Yavaşoğlu, Zahit Bolaman
doi: 10.4274/tjh.galenos.2021.2021.0210  Pages 234 - 235
Abstract | Full Text PDF

16.Long Non-Coding RNA MALAT1 Contributed to the Proliferation of PNH Clone in Paroxysmal Nocturnal Hemoglobinuria Patients
Honglei Wang, Yingying Chen, Hui Liu, Zhaoyun Liu, Rong Fu
doi: 10.4274/tjh.galenos.2021.2021.0065  Pages 236 - 238
Abstract | Full Text PDF

17.Dicentric (7;12)(p11;p11) in T/Myeloid Mixed-Phenotype Acute Leukemia
Smeeta Gajendra, Akshay Ramesh Gore, Nitin Sood, Manorama Bhargava
doi: 10.4274/tjh.galenos.2021.2021.0280  Pages 239 - 241
Abstract | Full Text PDF

18.A Novel Variant in the ACVRL1 Gene in a Patient with Cirrhosis and Hereditary Hemorrhagic Telangiectasia
Mehmet Baysal, Nihan Alkış, Hakan Gürkan, Ahmet Muzaffer Demir
doi: 10.4274/tjh.galenos.2021.2020.0749  Pages 241 - 243
Abstract | Full Text PDF

19.Can Hematological Findings of COVID-19 in Pediatric Patients Guide Physicians Regarding Clinical Severity?
Kamile Ötiken Arıkan, Şahika Şahinkaya, Elif Böncüoğlu, Elif Kıymet, Ela Cem, Aybüke Akaslan Kara, Nuri Bayram, İlker Devrim
doi: 10.4274/tjh.galenos.2021.2021.0157  Pages 243 - 245
Abstract | Full Text PDF